“Tanrı sevdiği kullarını Datça'ya gönderirmiş!”

Kocaev

“Tanrı sevdiği kullarını Datça'ya gönderirmiş!”

“Tanrı sevdiği kullarını Datça'ya gönderirmiş!”

Manzara açısından en güzel ve en fazla çeşitlilik gösteren yarımadada bozulmamış doğasıyla, zengin florasıyla, bol oksijenli havasıyla ve tertemiz deniziyle, yıpranmış dünyamızın en yaşanabilir yerlerinden biri olan Datça...

Knidoslular istiladan korunmak için önce Balıkaşıran mevkiindeki kara parçasını kazıp, yarımadayı bir adaya dönüştürmeyi düşünürler. Ancak bu zahmetli iş bir de kazıda çalışanları hedef alan ölümcül kazalar ve hastalıklarla çıkmaza girince, Delphoi Tapınağı’ndaki bilici rahibeye başvurmaya karar verirler. Aldıkları yanıt kesindir: Kara parçasını kazmaya da, duvarlarla sağlamlaştırmaya da gerek yoktur çünkü eğer Zeus gerek görseydi burayı ada yapardı!

Manzara açısından en güzel ve en fazla çeşitlilik gösteren bu yarımada bozulmamış doğasıyla, zengin florasıyla, bol oksijenli havasıyla ve tertemiz deniziyle, yıpranmış dünyamızın en yaşanabilir yerlerinden biri…   

Datça yarımadasında tüm sahil, karadan gidenleri de, denizden seyredenleri de durmadan şaşırtan olağanüstü güzellikte irili ufaklı koylarla dolu. Bu koylarda su, günün değişen saatlerine göre yeşil ile mavinin hemen hemen bütün tonları içinde berrak ve ışıltılı güzelliğine sizi çağırır. İç kesimlerdeki orman yolları da sürprizlerle dolu. Orman aniden bir kanyona saplanır; içlerinden sızan sularla yosun kaplı kayalar iki yanınızda dimdik yükselir. Çam ormanları, meşe, mersin, sakız, harıp ağaçlarıyla iç içe ve binbir çeşit şifalı bitkilerle kucak kucağa, atmosfere tadına doyulmaz buğular, kokular saçar. Bu doğal örtüye yarımadanın ünlü badem ağaçlarını, zeytinlikleri, turunçgilleri ve antik Knidos dönemini yaşatmaya hazırlanan bağları da eklemek gerekir. Milattan önce 64’te yaşamış Yunan filozof Strabon, “Tanrı uzun ve sağlıklı yaşatmak istediği kullarını Datça’ya gönderir” diye boşuna söylememiş...

Eski Datça’da tarihe dokunun...

Datça’nın ilk yerleşim merkezi olan Reşadiye Mahallesi, eski adıyla Elaki, yöreye özgü dokusunu günümüze dek koruyan taş evleri ile insanı geçmişe götüren tarihsel bir dokuya sahip. Eski taş evleri ve taş kaplamalı dar sokaklarıyla mükemmel bir biçimde korunmuş olan Eski Datça mahallesi ise görsel dokusuyla yarımadanın en otantik kasabası olma özelliğini taşıyor. Aynı zamanda şiirsel dokusuyla da yaşamının son yıllarını Datça’da geçiren, hatta “Beni Datça’ya gömün” diyen şair Can Yücel’i yaşatmaya devam ediyor. Küçük butiklerden yöreye ait hediyelik eşyalar alabilirsiniz.

Kızlan mevkiinde yol kenarında sizi selamlayan yel değirmenlerini geçip Datça’nın merkezine varıldığında, bu küçük tatil kasabasının sadeliği göze çarpıyor. M.Ö. 4. yüzyıla ait seramik atölyelerinin, Hızırşah köyünün içinden geçerek vadilerin, ormanların ve kayalıkların kırsal sessizliğinin tadını çıkarmak mümkün.

Bölgenin büyüsünü ve kumsallarını keşfetmek için batıya doğru yol alındığında, doğal bir mucize gibi görünen dev kayalıklar yarımadanın vahşi güzelliğini sergiliyor. Kargı’da muhteşem sularda yüzmenin keyfine doyum olmuyor.
Datça yarımadası koylar cenneti. Mesudiye kavşağından aşağı doğru inerken seyrine doyum olmaz manzarasıyla Hayıtbükü kartpostal gibi karşınızda duruyor. Hayıtbükü’nden sola doğru kıvrıldığınızda palmiyelerin denize selam durduğu Kızılbük (Gabaklar) ise dinginliğiyle saklı bir cennet. Palamutbükü’ne inildiğinde, dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz mavilik ve berraklıkta, içindeki taşların tek tek sayıldığı deniz, kilometrelerce uzunluktaki sahili usulca yalayıp duruyor.

Tarih ve doğanın en güzel bütünleştiği Knidos antik kentine varış yolu biraz zorlu olsa da çam ormanları, soğumuş lavlardan oluşan kırmızı-siyah volkanik kayalar ve bölgenin temel geçim kaynağını oluşturan geniş badem ve zeytin bahçeleri gibi değişik doğa güzellikleriyle dolu. Nekropol sahasının içinden geçen yolun son bölümü aşıldıktan sonra Knidos’un teraslarına ve limanlarına hakim eşsiz güzellikteki manzara insanı büyülüyor.

Tarih ve doğanın bütünleştiği Knidos’ta bir limandan güneşin batışını, diğer limandan ayın doğuşunu sevdiğiniz bir içecek eşliğinde seyrederken, size böylesine bir manzarayı bahşettiği için, Tanrı’nın sevgili kulu olduğunuzu düşünmeden edemiyorsunuz.